Pages

7 Şubat 2010 Pazar

O kutuplardan basık, ekvatordan şişkince değil miydi?

   Kar yağarken dışarı bakmak hoşuna gider herkesin. "Öööle bembeyaz, spontane yağan kar beni mutlu ediyor, nedendir bilmem" diyen bi insan aslında zevk aldığı şeyin kar olmadığını bilemez. Aslında bu haz, hiçbirşeye odaklanamayıştan gelir. Yani beynin herhangi bir zoraki çalışmaya maruz bırakılmaması, veya plan/programlı bir iş çerçevesinde yapılan bir iş olmamasındandır.

(http://3.bp.blogspot.com/ adresinden alınmıştır)

   Her işi belirli bir çerçeveye sokan global düzenin çemberinde (starbucks ta bile kahve almak self-servis çerçevesi şeklinde sizden bir efor beklerken) bazen de beynini çerçeve dışı işlerle dinlendirmek kimsenin aklına gelmiyor nedense. Herkes belirli bir zamanda başlayan ve belirli kuralların olduğu "relaxation method" lar ile kendini dinlendirmeyi amaçlıyor. Yani eğlenirken bile belirli kurallara tabi olma zorunluluğu olan insanoğlu, aslında ne dinlebiliyor, ne rahatlayabiliyor, ne de geldiği bu dipsiz kuyunun farkına varıp yukarı doğru bir hamle yapabiliyor.

   "Hadi akşama sinema yapalım" derken öncelikle bilet almanız lazım. Bunun için (çoğunlukla) internet lazım, kredi kartı lazım, kredi kartının internet kullanımına açılmış olması lazım, sizin adınıza olması lazım, koltuk satın alırken keyfinize göre bir koltuk kümesinin boş olması lazın, bileti aldıktan sonra sinemaya zamanında gitmeniz lazım, sinemaya giderken dışarıdan yiyecek içeçek getirmemeniz lazım (hele 3 büyük cips+6 teneke kola hiç getirmeyin) , filmi izlerken ayağa kalkmamanız çok ses çıkarmamanız lazım, film bitince 3 dk içinde salonu boşaltmanız lazım vs vs... Hepsi bir kurallar manzumesi değil mi?

   Tabi hayat bir kural, eyvallah. Fakat her insanın tek tip olduğu, eğlenmenin bile tüm dünyada tek şekilde belirdiği, yani küreselleşme denilen şu küçük "Dünya" adlı köyümüzde bu kadarı da fazla değil mi?


   Eğlenmek için neden sinema/tiyatroya ihtiyacımız var? Çeşitli vasıtalarla belki birkaç on yıldır bize dikte edilen hayat nizamı neden bizim yaşam şeklimiz olsun. İlla ki taksime gittiğimizde starbucks'lamak zorunda mıyız, her canımız sıkılınca kendimizi bir filmin veya oyunun kucağında bulmak zorunda mıyız, her vize-final sonrası kendimize bir ödül olarak pizza vs söylemek zorunda mıyız...

   Dünya kutuplardan basık ekvatordan şişkince aziz kardeş... Yani gel sen bu küreselleşme olayını bir daha düşün.

2 yorum:

  1. sırf dayatılan kurallara inat bu tip şeyleri yapmadığımı bilirim. yürü abi arkandayız.

    YanıtlaSil
  2. Avatar filmini Amerika'da seyreden bir kardeşimiz şunları yazmış:
    “Hıncahınç dolu bir salonda, film başlamadan evvel reklam arasında, National Guard’ın (ABD ordusunun yedek birlikleri) eleman almak için yayınladığı ve “Our nation” (Ulusumuz), “I am not gonna fail” (Başarısızlığa uğramayacağım), “I will never accept defeat” (Yenilgiyi asla kabul etmeyeceğim), “God bless America” (Tanrı Amerika’yı kutsasın) gibi cümlelerle dolu tanıtım filmi gösterildi. Bu tanıtım filmi ile gaza gelen insanlar gördüm. Film, ABD’nin Irak serüvenine belki de en güzel göndermelerden birini yapıyordu. Bu parallellikleri kuramamak için ciddi anlamda gerizekalı ya da cahil olmak lazım. Aynı kişiler, filmin bitiminde, ‘insanlar’ gezegenden sürülüp Dünya’ya geri gönderilirken alkışlıyordu. Bu Amerikalılar aptal mı, cahil mi, bilemiyorum. Ama çocuk ruhlu oldukları ve çok kolay manipule edilebildikleri kesin.”
    İlginç değil mi? Ben de zannetmiştim ki, bir gün gelecek, artık dayatmalardan bunalan insan bilinci isyan bayrağını açacak, ve dünyanın çeşitli yerlerinde, farklı zamanlarda olsun, aynı anda bir ahenk içinde olsun, güruhların "Yeter artık, yeteeeer!!" haykırışlarına tanık olacağız. Artık böyle bir şeyin gerçekleşmeyeceğinden eminim. Alıntı yaptığım yazıda bahsedilen programlama sırf Amerika'yı değil, bütün insanlığı bağlıyor, ve bir insanın ne kadar zeki veya bilinçli olduğunun bu meseleye hiçbir etkisi yok. Tek korunma yolu hafızaya sığınmak zannedersem. Hafızayı bir mabed gibi görmek, ve ona yabancı bir elin dokunmasına müsaade etmemek gerekiyor. Ve onu hep canlı tutmak için insanın en yakınlarına sığınması lazım. Her şeye rağmen.

    YanıtlaSil

Bununla alakalı yazılar

Related Posts with Thumbnails