Tek yazarlı blogların oluşturduğu seviyesiz, kirli ve bencil ortamdan sıyrılarak çıkan PekiBlog, çok yazarlı yapısı, kozmopolit oluşumu ve bambaşka dünyalardan bambaşka yazılar/eleştiriler ile blog dünyasında yeni bir soluk...
27 Şubat 2010 Cumartesi
Bildik de ne oldu!
1990’lı yıllarla anılmaya başlanan ve akademik çevreler tarafından da kabul gören “bilgi çağı” tanımı her ne kadar yaşadığımız zaman dilimine yakıştırılmışsa da, “bildik de ne oldu!” diyenlerin pencerelerinden baktığımız da bilginin her çağda var olduğunu, bu çağında olsa olsa bilginin yayılmasındaki değişimden ötürü “bilişim çağı” diye adlandırılabileceğini anlıyoruz. Dinimize ait olan bilgilerde önceki çağlara nazaran çok daha hızlı yayılmakta, kitaplar her köşe başında temin edilebilir, bilgisayar ve hatta cep telefonlarından bile okunabilmektedir. Fakat “bildik de ne oldu” diyenlerin penceresine dönersek, dini bilgiler her çağda vardı ve her çağda da gereğini yapanlar aranmaktaydı. Gereğini yapmadığın sürece bilgi dolapta bekletilen reçete gibiydi. Hastanın derdine deva olması, o reçetenin gereğinin yapılmasıyla mümkündü.
Bizler de bugün her türlü dini bilgiye kolaycacık ulaşıp öğrenebilmekteyiz. Fakat bu bilgilerin sade bir bilgi olarak kaldığında herhangi bir faydasından söz etmek mümkün değildir. Filan olayın kıyamet alameti olarak bildirildiği bir Hadis-i Şerife ulaştığımız da bizlerden beklenen bu bilginin gereğini yapmak olmalıdır. Mesela; Kıyamete yakın zinanın yayılacağına dair bir bilgi, sık sık eyvah demeye teşvik için değil, kendimizi bu tehlikeye karşı korumak, tehlikenin önlenmesi için tedbirler almamız içindir.
Bu hafta, bilişim çağının bir nimeti olarak zahmetsiz bir şekilde kulağıma kadar gelen ve kıyamet alametlerinden bahsedilen bir Hadis-i Şerif’i sizlerle paylaşmak istedim. İnşallah ibret ve ikaz niteliğindeki bu ve buna benzer bilgiler bizlerin kötü sonuçlardan kurtulmasına vesile olur. Aksi takdirde Müslümanların, adeta kıyametten önce gelecek ön işaretleri -üç boyutlu film- izler gibi seyretmeleri, oyalanmaktan başka bir şey olmayacaktır.
“Kıyametin önü sıra tanıdık kimselere selam vermek adet olur. Ticaret meydan alır, o derece ki kadın erkeğine yardımcı olur. Akraba yoklamaları kalkar ve yalancı şahitler çıkar, gerçek şahitlik gizlenir, muharrirler (yazarlar) ise çoğalır.”
Hz. İbni Mes’ud(radi Allahu anhüma) [Ramûz el-Ehâdis 121/4]
Selamın bile Müslümanlar arasında ortak bir payda olmaktan çıktığı, kadınların işlerini bırakıp eşlerine yardım ettiği, sılayı rahimin unutulduğu, gerçeğin gizlenmesinde sakınca görülmediği ve medyanın güçlendiğini mucizevî bir şekilde bize bildiren Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemi bize rehber olarak gönderen Yüce Rabbimiz, bize “gereğini yapmayı” nasip eylesin. Âmin.
21 Şubat 2010 Pazar
Hayatın şifresini arayanlar için cevap veriyorum...3
Kul için hiç olmaktan daha iyi hiçbir şey yoktur, ne zühd ne ilim ne de amel. Kul hiç olunca hep olur.
Bana kemlik edenler daima iyilikle yâd olsun,
Yıkanlar hatır-ı nâşâdımı ya Rabbi şâd olsun
Benim için nâ murad olsun diyenler, bermurad olsun.
19 Şubat 2010 Cuma
Miras ve Vâris
Yüce Rabbimiz (c.c.) ilk insan Âdem Aleyhisselam ile birlikte insanlara İslamı öğretmeleri için peygamberler gönderdi. Peygamber Efendimiz de (sallallahu Teala aleyhi ve sellem) bu nübüvvet halkasının sonuncusu olarak peygamberliği de götürerek ahirete intikal etti. Ancak nübüvvetin eseri olan dinin ve ilmin kıyamete kadar devam etmesi için vekiller tayin edildi. Bu vekiller Allah'ın (c.c.) dinini ve ilmini Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin izinden gidip son insana kadar taşıyacaklardı. Bunun için "Âlimler Peygamberlerin vârisleridir." ilkesi kondu.
İlk vârisler olan sahabi efendilerimiz bu mirasa en iyi şekilde layık oldular. Dört büyük halife devrinden sonra çıkan tüm iç ve dış karışıklıklara rağmen, kıt kanaat imkanlarıyla İslam'ı dünyanın önemli bir kısmına ulaştırdılar. Allah (c.c.) onlardan razı olsun.
Sadece ilimle meşgul olup, halktan uzak hayattan kopuk bir tavır sergilemediler. Siyaset gerektiğinde siyaset, dünyanın o zamanki süper güçleriyle savaşacakları zaman askeri birer deha oldular. İbadetten geri kalmadılar, zühd ve takvada insanlığa örnek oldular. Hiçbir sorun veya problem onların kimliğini bozamadı.
Sahabi Efendilerimizin neslinden sonra gelen tâbiin neslinden ve onlardan sonra bugünlere kadar gelen nesillerden de Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mirasına sahip çıkacak vârisler yetişti ve Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin mirasının korunmasında bir sıkıntı oluşmadı. Bir sonraki kuşak da bir öncekinden İslamı ilk berraklığıyla teslim aldı. Kur'an-ı Kerim tek bir harfine varıncaya kadar korundu.
Fakat bu silsilede günümüze doğru ilerledikçe Ulemâ anlayışında önceki dönemlere göre farklılıklar oluştu. Yönetimler eliyle tehdit edilen veya iltifat ve ikramlarla satın alınan âlimler, susturulmaya başlandı. Ahiret kazancı olan ilimler, dünyalık kazanma vesilesine dönüştürülmeye başlandı. Konuştuğunu yapmayan, yapamayacağını konuşan âlimler oldu. Özellikle çağımızda gelişen teknoloji ve iletişim sayesinde binlerce âlimle tanıştık. Ancak Allah (c.c.) Teala Hazretlerinin rızasını isteyen, başka hiçbir şeyde gözü olmayan isimler bu binlerin içinde yüzü bulurmu bilemem.Rasullullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizde gördüğümüz geniş kapsamlılığı büyük oranda varislerinde de görüyoruz. Her ne kadar onları anlayabilme kabiliyetimiz olmasa da; aklımızın erdiğince, dilimizin döndüğünce onların ciltler dolusu anlatılabilecek hayatlarından ufak kesitleri bu sayfadan onların affına sığınarak, yine diğer âlimlerden duyduğumuz, okuduğumuz şekliyle sizlerle paylaşmaya çalışacağız. Allah (c.c.) sayılarını artırsın. Bizleri onlara bağışlasın. Amin.
15 Şubat 2010 Pazartesi
Su damlası.
14 Şubat 2010 Pazar
Çağın oyuncağı oyuncaklıktan çıkıyor!!!
9 Şubat 2010 Salı
Bilmeyenler de Öğrensin - Dropbox
Unutmadan, iphonecuları da unutmamışlar. Hadi gene iyisiniz.
7 Şubat 2010 Pazar
O kutuplardan basık, ekvatordan şişkince değil miydi?
6 Şubat 2010 Cumartesi
Birol Yayla - Aziz Şenol Filiz
Yansımalar'ı bir çok kişi duymuştur, hatta farkında olmadan dinlemiştir; fon müziği olarak kullanıldığından. Bu abilerin o kadar güzel ve değişik parçaları vardır ki, kime en beğendiğiniz 10 yansımalar parçasını sayın desem, herhalde ortalama 2-3 ortak parça çıkar. Kimle konuşsam farklı bir parçasını beğenmiş. Artık nasıl bir yelpaze oluşturmuşlarsa adamlar.
Bir de bu abilerin Yansımalar haricinde bir takım albümleri de bulunmaktadır ki, bence Mızrabın Nefesi albümü bir şaheserdir ve yazının asıl amacı budur. Hele bu albümde bir acemaşiran peşrevi (yani acemaşiran makamında mevlevi ayininin girişi denebilir ) vardır ki buradan bir kısmı dinlenebilir. Sitede pek de güzel anlatmışlar albümün ne amaçladığını. Ayrıca diğer parçaların da örnek kısımları sitede mevcut bir bakayım diyenlere. Ama tamamını dinlemeyen klasik Türk müziği takipçileri çok şey kaybeder.
4 Şubat 2010 Perşembe
Avatar
Daha önce hakkında atıp tuttuğumuz Avatar'ı izledik dün. 5 kişiydik, daha bi eğlenceli oldu haliyle. İlk defa 3 boyutlu film izliyor olmamı gözönünde bulundurun okurken. Filmin görselliğine diyecek laf yok 10 üzerinden 11. (mesela burada gözönünde bulundurma işlemini devreye sokabilirsiniz)
Konu ise 10 üzerinden 6.5 tir bence. O da keçinin bol olduğu yerde olması sayesinde. Son zamanlarda pek de sağlam konuların çıkmadığı holivud en son Dark Knight ve Disrict 9 ile "çok bilinen konuyu iyi işleme" başarısını göstermişti. Bu o kadar olmasa da onlara yaklaştı. Daha en başından "bu ceyk albayla filmin sonunda kapışır" demiştim, tuttu. Ceyk'in iyi adamların tarafına geçeceği zaten belliydi. Ayrıca albayın tipi "ben kötü adamım" diye bas bas bağırıyordu. Gene seçilmiş adam geyiği vardı.
Ceyk'in Filmde gaza getirici sahneler de boldu. ( IMAX etkilerini de gözönüne alın)
Bi adam bu kadar mı belli eder arkadaş kötü adam olduğunu.
Neytiri hanım da güzel olmuş, Haldun Üstünel ve bir kutu çikolatayla istemeye gidilebilir. Daha önceki yazıda da belirttiğim üzere ben konuya değil, tasarımlara takıldım. Filmi izledikten sonra da kanaatim güçlendi. İyi tasarlamışlar adamlar. Tasarımda raklılık beğeni grafiğini tam tepeden yakalamışlar. Daha önce de gördüğümüz dünya tasarlamaca işlerinin içinde en iyisi buydu. Bir çok kişinin beğeneceği, uçlarda olmayan bir dünya Pandora. Yalnız bu tasarlama işlerinin sonunun "Tanrıyı oynama" dürtüsünü ateşleme ihtimalinden korkuyorum. Avatar bu konuda bir devrim olabilir. Nitekim şimdiye kadar yapılanların en ciddiye alınabiliri.
Unutmadan; fotoğrafınıza göre avatarınızı çizen program, site vb. şeylere hazırlıklı olun, ya da çoktan yapılmıştır bunlar da ben bilmiyorumdur.