Pages

17 Kasım 2009 Salı

AKM (Atatürk Kültür Merkezi)

Atatürk Kültür Merkezi bilindiği üzere son bikaç yıldır yıkılsın yıkılmasın olmadı tadilat yapılsın gibilerinden ülke gündemini meşgul etmektedir.
Bu tartışmaların bu kadar uzamasının temeli de her zamanki gibi "muhafazar kesim" gibi görünen hükümet ve yandaşları ile "cumhuriyetçi kesim" gibi görünen ana muhafelet partisinin meseleye at gözlükleri ile bakmalarından kaynaklanmaktadır.
AKM kabul etsek de etmesek de Türkiye Cumhuriyeti tarihi içinde modern mimarlık akımları sonucu üretilen en nitelikli birkaç yapıdan biridir.
(Milli Reasürans Binasını(Sevinç, Hadi Şandor-1994) da anmadan geçemeyeceğim.)
O kadar ki Türkiye Cumhuriyeti mimarlık literatürü gibilerinden bişey oluşturulsa bu işten azıcık anlayan herkesin ilk sıralara oturtacağı çok başarılı bi sonuç üründür.(Kişisel değerlendirme yaparken de binanın yapıldığı zamanın şartları ve imkanlarını da göz ardı etmeyin...
Bina birkaç kez açılmış yanmış kapanmış tekrar açılmış. Bu yüzden şu anki haliyle açılışı 1977 diyebiliriz.).
Hepsini geçtim 1. dereceden tescilli bir binadır.Şimdi siz de soracaksınız her tescilli bina nitelikli midir? Hepsini bilmem ama bu bina hakikaten değerli bir binadır.
Bunların dışında bina İstanbul'daki opera ve bale alanında hizmet verebilecek donanıma sahip tek kültür merkezi konumundadır.
Şimdi meseleye farklı bir noktadan bakalım.Bina şöyle değerlidir böyle cicidir dedik.Bunlar tamam. Fakat gel gelelim şu anki haliyle ihtiyaçlara ne kadar cevap verebiliyor.
Yeri itibariyle dünyanın m2 fiyatı olarak bile değerlendirirsek en değerli alanlarından birini işgal eden AKM görevini yerine getiriyor mu?
Cevap basit hayır.
Ne yapmak lazım peki bu noktada asıl sorun burada ortaya çıkıyor bana kalırsa.
Tabii ki bu konuda tek ben değilim bunları alt alta sıralayıp ne yapmak lazım sorusuna yanıt arayanlar cevabı da bulmak için aslına bakarsanız mimarlık duayeni, sanat oteritesi ya da siyasetçi falan olmaya gerek yok.
Yapılacak iş yenilemedir.Yetkililer (kimse artık onlar) de tadilat yapılmasının en doğrusu olduğuna karar verip işi kime yaptıracaklarını düşünmeye başlarlar.
Aslında cevap da basittir bu işi babasının hayrına yapacak adam ellerinin altındadır.
Babasının hayrına derken gerçek manayı kast ettim. AKM'nin müellifi Hayati Tabanlıoğlu'nun oğlu Murat Tabanlıoğlu bu iş için aranan kandır.Hem projenin orjinal ruhunu korumak hem de günün şartlarına uygun hale getirecek kişidir.(Bu adam kimdir dersek de Canyon, Levent Loft,Sapphire gibi projelerle herkesin aslında tanıdığı biridir.)
Bu doğrultuda çalışmalar başlamış ve proje revize edilmiştir. 1. derece tescilil bina olması dolayısıyla yapılacak ekler ve yeni düzenlemeler uzun uğraşlar sonucunda anıtlar kurulunun da kişiye ve mekana özel izinleriyle tamamlanmıştır.
8 ay gibi süre sonunda tamamlanacak yeni AKM 2010 Kültür Başkenti İstanbul naralarının arasında perdelerini açacak derken yine olmadı.
Geçenlerde başbakan ağzından yıkılmasından yanayım gibilerinden bişeyler kaçırdı.
Ortalık yine karıştı proje rafa kalktı.Ufak tefek boya badana ile AKM günü kurtarmak adına kısa bir süre sonra açılacak ve anladığım kadarıyla yıkılacağı güne kadar bu şekilde idare edecek.
Azıcık da komplo teorisi üreteyim bakalım. Projenin yenilenmesini üstlenen "Tabanlıoğlu Mimarlık" yıllardır "Doğan Medya" adına ne kadar bina üretildiyse tamamının tasarımcısıdır.
Bununla birlikte sürekli gündeme gelen giden ısıtılan soğutulan "Galataport" projesi de "Tabanlıoğlu" ekibine aittir.
Bunda sonra herkes kendi teorisini üretsin ben aradan çekiliyorum...
AKM yıkılsın dedik.Yerine de yine aynı fonksiyonları içeren "STAR MİMAR" sıfatına haiz bir mimara da proje yaptırdık.Bunun maliyeti nedir diye kafa yoran var mı acaba?
Frank Gehry adı geçiyor mesela. Dünyada İspanya'nın Bilbao kentine yaptığı Bilbao Guggenheim binasıyla adını duyurmuştur.On numara binadır.Olay olmuştur. Bilbao'nun turizmini işte efendim 3 katı 13 katı artırmıştır."Bilbao effect" adıyla birşey doğmuştur.Bunların tamamı doğrudur.
Fakat İstanbul Bilbao değildir.
Ayrıca "STAR MİMAR" dediğimiz adamların binalarının maliyetleri söz konusu olduğunda ağızları milyar dolarla açılır.
Seyrentepe Stadı meselesinde gördük bizim ülkede bu tür işler nasıl ilerliyor.
Şapkamızı önümüze alıp bir kere daha düşünmek için hala geç sayılmaz...

3 yorum:

  1. Öncelikle bir mimarla muhatap olduğumuzu artık kat'i surette anlamış bulunmaktan dolayı son derece memnun oldum efenim. ( Vallahi kasmadım, sadece kaptırdım :D) Bilenler vardır buralarda mimariye zaafımı.
    Estetik kaygı ön planda tutulsa, işin maddi tarafı halledilebilse, fikrim o dur ki burada daha çok "biz"i yansıtan bir eser olsun. Her gün burnunun dibinden geçtiğim bu yapıya hem bir işlerlik kazandırılsa, hem de bu bina(mimariden göz zevki seviyesinde anladığımdan kusura bakılmaması ricasıyla) şu anki dikdörtgenler prizması halinden kurtulsa pek iyi olur. Şöyle albenili bir eski-yeni sentezi bizim mimarlarımızın elinden çıkmaz mı acaba?

    YanıtlaSil
  2. vardır vardır. o da vardır. vehbi abi duruma açıklık getirir şimdi sen dur.

    YanıtlaSil
  3. Dikdörtgenler prizma hali modern mimarlığın yansımasından kaynaklanıyor.
    Eski-yeni sentezi meselesiyle alakalı da bişeyler yazmayı planlıyorum.
    Bu mesele epeyce bi karışık.Ben de kemdimce açılımımı bu nokta üzerinden yapacağım...

    YanıtlaSil

Bununla alakalı yazılar

Related Posts with Thumbnails