Pages

15 Kasım 2009 Pazar

GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma)

Son zamanlarda en az domuz gribi kadar gündemi meşgul eden bir konu üzerine herkes gibi benim de "üzerime vazife değilken" bişeyler söylemek istedim.
Fakat asıl söylemek istediklerimden ilerde de anlatacağım üzere kendi ilgi alanımla alakalı meseler üzerine olacak.
GDO meselesi aslına bakarsak çok fazla üründe olmamakla beraber en temel ihtiyaçlarımıza(pirinç, patates, domates, mısır...) laboratuar ortamında ürünün genlerine yapılan müdaheleler sonucu üretilmektedirler.
Bu teknolojinin temelleri araştırıldığı zaman ise nerdeyse tekel konumundaki ülke Amerika'dır.
En az avrupalılar da bizim kadar meseleye yabancı ve temkinli yaklaşmaktadır.Olayın temeli verimliliği artırmak, dünya genelindeki azalan verimli toprakların yokluğunda insanlığın ihtiyaç duyguduğu besin maddelerinin üretimi sağlamak gibi masum gerekçelerle karşımıza çıkmaktadır.
Olayın diğer yüzünde ise çok yeni bi üretim teknolojisi sonucu ortaya çıkan ürünlerin ilerleyen zamanda insanoğluna ne gibi yan etkiler doğuracağı konusunda elimizde yeterli veri olmamasıdır.Bu gerekçe bile konuyla alakalı yeterince soru işareti bırakmıştır.
Her zamanki gibi hükümetlerin bu meselelere yaklaşamı yapılan düzenlemeler hem olumlu bakanı hem de olumsuz bakan kesimleri memnun etmemektedir.
Buradan yola çıkarak asıl değinmek istediğim noktaya gelirsek.Bu memleket çok kısa bir zaman öncesine kadar kendi kendine yetebilen (tarımsal üretim noktasında) bir ülke konumunda olmasına rağmen şu anda bunun maalesef geçerliliğini yitirdiğini görmekteyiz.
Bunun gerekçeleri araştırıldığı zaman ortaya birçok farklı sebep çıkmaktadır.Bunlardan benim üzerimde durmak istediğim konu ise verimli tarım alanlarının kamu eliyle imara açılması melesedir.Buradan da olayı enerji politikalarına kadar becerebilirsem bağlamayı hedefliyorum.
Türkiye'nin tahıl ambarı olarak nitelendiren Konya'da yaşadığım için bu konuyla alakalı en somut örnekleri yine yaşadığım çevreden vermem gerektiğine inanıyorum.
Daha 10-15 yıl öncesine kadar Konya merkeze çok yakın olmasına rağmen tarımsal üretim noktasında önemli sayılabilecek noktaların hızla konut alanı olarak ortaya çıktığını görebiliriz.
Bu noktada mutlaka köyden kentlere göç eden nüfusun barınma problemleri, yetersiz gelen kentsel çeperin genişleme ihtiyaçları gibi gerekçeler önümüze sürülebilir.Bunların hepsi somut gerçekler olmasına rağmen yapılan uygulamalar sonucu ortaya çıkan netice içler acısıdır.
Sadece gecekondu sorunu olmayan şehir imajı yaratabilmek adına hızla artan kaçak mahallelere alınan oylar yol, su, elektrik olarak dönmüştür.
Tarlaların arasında kıvrılan asfalt yollar, onlar üzerinde dolaşan araçlar buradan çevreye yayılan karbondioksit, sulamada kullanılan suyun konutlarla bölüşülmesi meselesi, gibi daha önce hiç görülmeyen yeni problemler ortaya çıkmıştır.Bunun sonucu olarak da üretilen ürünlerin kalitesinde meydana gelen düşüş de yıllar içinde kendini göstermektedir.Hükümetlerin "yanlış tarım politikalarını geçtik tarım politikalarının bile olmaması", vahşi sulama yöntemleri,girdi fiyatlarındaki yıllar içindeki artışın bırakın dünyayla rekabet etmeyi çiftçinin geçimini bile sağlayamaması gibi neden-sonuç ilişkileri sonucu bu günlere kadar geldik.
Olaya biraz da sosyolog, mimar ve şehirci gözüyle bakalım.Ortaya çıkan niteliksiz konutlar düzensiz mahalleler oradan yetişecek çocukları tanımaya çalışalım.
Üretilen tüm konutlar düşük gelirli vatandaş grupları tarafından niteliksiz eller aracılıyla üretilmiştir.Herhangi bir mimari ya da insanı kaygı taşımayan evlerde doğal olarak insan ihtiyaçları da düşünülmemiştir.Herhangi bir yalıtım olmayan konutlarda geleneksel mimari ögelerimizle de paralel bir nokta yoktur. Yönlenme kaygıları, komşunun güneşine, rüzgarına, havasına saygı arayışı akıllara dahi gelmemiştir.
Tamamı kaçak olan bölgeler içinde bile adaletsiz kat yüksekliği dağılımlardan ötürü bölge insanı arasında haset duygular filizlenmiştir.(Nerde kaldı Anadolu insanının kul hakkı,komşu adaleti duygusu)
Üretilen konutlarda çetin geçen kış günlerinde kalitesiz kömür ve tezek yakılması şehir merkezinin havasını teneffüs edilemez noktalara getirmiştir.Türkiye'nin değil dünyanın en kirli "hava sahalarından" biri haline gelmiştir şehir.
Bunun da en güzel örneğini çok kısa bir zaman sonra ulusal basında da Şeb_i Aruz haftası münasebetiyle görebileceğiz.
Tüm bu olumsuzluklara tüketilen kaçak elektrik meselesini, kaçak yapılan sulama kuyularını ve burada tüketilen mazot miktarlarını da düşünürsek ortaya çıkan ağır faturanın çetelesi tutulamaz hale gelmiştir.Sonrasında yıllık enerji gideri 25 milyar doların üzerine çıkan bir ülke ortaya çıkıyor.
Türkiye'nin en büyük ve en planlı şehirlerinden biri gibi görünen Konya'da olaylar bu şekilde gelişmektedir.Bunu ülke genel anlayışı olarak da düşünürsem çok yanılmam sanırım.
Birbirinden çok bağımsız konularmış gibi görünen biçok farklı olayın girdiği tepkime sonucu ortaya çıkan sonuç ürün yukarda tarif ettiğim gibidir.
Konuyu galiba çok dağıttım ama baştaki yazdıklarımla meseleyi bağlamak gerekirse acaba bizim de genlerimize müdahelede bulundular mı? Biz bu ülkenin asıl sahipleriysek bunları yapan insanlar biz olamayız...

4 yorum:

  1. """Olayın temeli verimliliği artırmak, dünya genelindeki azalan verimli toprakların yokluğunda insanlığın ihtiyaç duyguduğu besin maddelerinin üretimi sağlamak gibi masum gerekçelerle karşımıza çıkmaktadır""""
    Bu cümle cidden çok masum görünüyor. "Biz insanlık için çalışıyoruz fakat ilk 15 sene içindeki insanlık. Zira 15. seneden sonraki insanlar, bizim GDO lu ürünlerimiz ile zehirlenen, şu ana kadar dünya üzerinde görülmedik hastalıklar sahibi, hatta yeni doğan bireylerinde fiziki özellikleri bile değişmiş olan insanlar..." gibi bir açıklama cümlesi geldi bir anda kulağıma nedense gizli bir toplantıda 20-25 kişiye yapılmış bir konuşmadan... (çok mu paranoyakça oldu ne ! )

    YanıtlaSil
  2. Zincirleme bir "kimseyi umursamam, bireyselliğin gözüne vuralım" kültürü yayılıyor gerçekten. Hele ki kadim bir kültürün mirasçısı ülkemizde yayılıyor olması çok vahim. Çok kapsamlı bir politika olmadan altından kalkılamaycak gibi maalesef.

    YanıtlaSil
  3. bireysellik.....Offf bundan süpper blog yazısı olur acemi :D

    YanıtlaSil
  4. Buyrun efenim, bunu bir vaad olarak alıyorum. Karikatürünüz de benden olur. :D

    YanıtlaSil

Bununla alakalı yazılar

Related Posts with Thumbnails