Pages

15 Aralık 2009 Salı

Kalem kağıt üzerine.

Greenpeace ciler yeşil bir dünya veya çocuklar barış dolu bir dünya istiyorlarsa, ders çalışma performansı kalem-kâğıt uyumuna bağlı arkadaşlara saygı duyulan bir dünya istiyorum ben de madem. Karbon atomlarının molekül tabakaları halinde dizildiği grafit uçlar artık kullanılmıyormuş, bu 0.bilmem kaç dediklerimiz polimermiş ama ne olursa olsun eğer kâğıt mikro ölçekte birçok gözenek barındırıyorsa sürtünen kalem de homojen veya aynı seviyede izler bırakmıyor kağıtta, kağıttaki mikro çukurlar boş ve beyaz kalıyor misal. Deli olurum pütür pütür böyle, yurdumuzun doğusundaki Alp-Himalaya dağ sistemine üye engebeli araziler gibi, çalışamam ders falan, not tutamam, kalırım o dersten defteri değiştirmeyi akıl edemezsem.



Bu pütürtüler yakından bakınca henüz bir çocuk cildi iken suçiçeği geçirmiş bir cilde bakıyormuş hissi verir insana. Ne bileyim artık galiba iyi haddelenmemiş kâğıt. Reklamsa reklam, oysa tüm kâğıtlar navigator gibi olsa ve tüm uçlar rotring gibi olsa; di mi yani? Kesinlikle xerok olsun paper one olsun diğer firmalara lafım yok, onların da teknolojileri müsait onlar da isterlerse başarabilirler. Öte yandan eğer olur da uç ve kâğıt çok iyi anlaşıp sevişirlerse, o ne keyif yaz babam yaz. Ulan dersin keşke kelimeler arasında boşluk da olmasa, o boşluk kadar tahammül edemiyorum kalemi kağıt sevgilisinden ayırmaya. Ama kendi kalemleriyle bile uyuşmayan fabero kastello uçları hiç onaylamıyorum. Evet ucuzlar, belki evet ben de onlardan kullanıyorum ama zorunluluktannn. Bi uca ancak o kadar para veririm o yüzden, diğerleri pahalı. Her şeye hak ettiği kadar para verin, eğer kar altında 10 saat beklese bile su geçirmiyorsa bir ayakkabı verin ona kaç istiyorsa. Hele bir de ayakkabı üzerindeki gözenekler teri dışarı atıp suyu içeri sokmamak adına santral bacaları gibi havayı yukarı doğru emen konstrüksiyonda ise üstü bile kalsın yani o derece.

Ama sırf moda diye bez ayakkabıya o kadar parayı vermem verdirmem. Eder mi moda ayak sağlığı kadar, etmez. Kalem bi de ağır olmalı, ele gelmeli, sözüm mavi plastik atlas marka bakkal kalemi sahiplerinin meclisinden dışarı, x kadar oynayan aynadaki görüntünün 2x oynaması gibi kalem, onu tutan parmaklarınızın oynadığının 2 katı kadar langır lungur oynamamalı. Eylemsizlik meselesi.Neydi o kalemler, Enver abi bana bi RC kola, bi balık kraker, bi uçlu kalem bi de tipitip aldım onu da ekle, kalemin özelliğini belirtmiyor bile velet çünkü bakkalda uçlu kalem olarak sadece plastik atlas var yazılı olmayan kurallar gereği.

Bi de bakkal zaten, o kalemlerin bakkalda bulunması da ayrı bi vaka. Başka başka ne lazım bi kalemde olması gereken. Ortaokulda iştahla kompozisyon yazarken sırayı sallayan hızlı gonzalesler için- ulan ne zaman doldurdunuz sayfayı ben konuya giremedim daha, ilk cümle sendromunu aşamadım- aerodinamiği de ona göre tasarlanmalı hava sürtünmesini düşürmek için. Hani belki o meşhur stall etkisini (mavi helezonik oklar) azaltmak için bi kanatçık tasarlanabilir anlamayanları dejenere etmemek için uçakların nasıl uçtuğu konusuna girmeden.

Stall

Hem insanın heyecan anlarında elyazısında y ve g gibi kuyrukları çok uzayabildiği için artistlik göstergesi olarak kullanılan harflerin de bir alt satır sakinlerine sarkıntılık yapması engellenmiş olur. Yazıya bi karakter oturur, ağırlık gelir. Analiz yapan saykolojistler de bu yazının aşağısı yukarısı birbirini tutmuyor, kişilik özelliklerin belli olmuyor baştan yaz gel şu koltukta sakince demez. En iyi kâğıt olarak 80 gramlıklar var. Tanesi değil tabii, metrekaresi. Zor buruşurlar ve avuçiçleri su gibi terleyen ve kâğıtsılara bu yüzden dokunmaktan imtina edenlerin kurtarıcısıdırlar. Dokun lan dokun 80 gramlıkmış, ooohh.

Dandirik kâğıtlar ise üzerindeki halkaların aslında fil olduğu iddia edilen selpaklara meydan okurcasına parmak uçlarındaki gözeneklerden henüz tomurcuklanmış moleküler boyuttaki teri bile çekerler, evet tıpkı turist Ömer'de insanın tuzunu çeken Nancy gibi, bak Nancy tuz, tuzzz.

Kâğıt dalga dalga olur, dokunduğuna dokunacağına pişman olursun. İşte orada, uzun boylu ağaçların içindeki trake borularının suyu nasıl 100 metre yukarıdaki yapraklarına ulaştırabildiği hakkında fikir sahibi olunur. Denir ki evet bu kâğıt da bir zamanlar ağaçtı ve içinde bu borulardan vardı. Kafada bir şimşek çakar, bir şeyi anlamanın verdiği dayanılmaz zevk tadılır. Mmm.

4 yorum:

  1. bu adama kim dedi arkadaş tüm takıntılarını yaz diye, kim çıkarıyo kardeşim bu lafları! şaka maka adamda saklı cevher varmış, yine boş, yine gırgır.

    YanıtlaSil
  2. yine duramıyorum yine müthiş bir sosyal gözlem :D ben şu sırayı sallayarak yazı yazan arkadaşlar kısmına şiddetle katılıyorum. Zira bu tip arkadaşlardan ilkokul hayatım boyunca çok çektim.

    + abi sırayı sallama
    - sallamıyorum ki...
    + abi sallıyosun, rahatsız oluyorum bak yazamıyorum
    - ....öyleyse sen de sessiz yaz. ben de ondan rahatsız oluyorum
    + ? (nası yani) :P

    sosyal gözlemin bol olsun kardeş...

    YanıtlaSil
  3. O zaman bu nensi'nin altındaki parağrafa göre kağıt yazmak için değilde suyu çekmek için daha makul bi madde. Bir tuvalet kağıdı bir kağıt havlu ya da bir dalgıç pompa olarak kullansak belki daha iyi olur. Ayrıca ben yazarken sırayı hatta tüm sınıfı sallardım.

    YanıtlaSil
  4. Yalnız başlıktaki mecazı yeni çaktım haa..

    YanıtlaSil

Bununla alakalı yazılar

Related Posts with Thumbnails