Pages

20 Aralık 2009 Pazar

"Kırmızı Tesbih" ve şerhi



   Süreli yayınlar içinde takip ettiklerim pek az. Yani öyle haftalık dergidir, günlük gazetedir alıp okuyan bi tip değilim. Haber ihtiyacım gelince bizzat sitelerinde alıyorum kendilerini.

   Fakat arasıra Gerçek Hayat alıyorum. Toplumun farklı sosyal sorunlarına temas ediyorlar yazarları. Politika az, ekonomi az, sosyal sorun ve çözüm çok. Bu yüzden takip ediyorum. Bir de arkada okuyucu köşesi var tabi. Burada Munib mahlaslı biri belirli periyotlarda şiirler gönderiyor. Kendisine içten hayranlık besliyorum bende nacizane (Önceki paylaştığım şiir de kendilerinindi). Daha böyle masal havasında, bazen tasavvufi içerikli şiir(imsi) yazılar yazıyor. Kendisini birkaç aydır takip eden biri olarak bir şiirini şerh edeceğim, onun bize anlattıklarını değil bizim anladıklarımızı anlatacağım...


(http://tinyurl.com/ylb5j9g atlas-store resmidir)


1       Kırmızı tesbih elimde
2       Köz gibi durmadan çeviriyorum
3       Her devr-i daimde geçici
4       Ama bir o kadar da kalıcı bir rahatlama duyuyorum.


5       Artık taneleri ezberleyen elimi daha fazla yormayıp
6       Atıyorum ağzıma yutuyorum tesbihi
7       Ama köz gibi...
8       Boğazımdan o kadar yavaş geçiyor ki,
9       Nefeslenmeği özlüyorum.
10     Katran karası isteklerle,
11      Önüme koyulan zoraki amelleri eritiyorum
12      Közün ateşiyle...
13      Közün ateşiyle, kaynayan tesbihim sola sapıyor,
14      Başlıyor tekrara
15      Yerini bulmuş güvercin gibi durmadan dönüyor
16      Hem ortada hem kendi ekseni etrafında.
17      Döndükçe közden kora dönüyor.


18      Bendeki benin hepsini yakıp bitirince,
19      Biraz hafifliyor ama hala devam ediyor.
20      Bu kez hiç susmacasına
21      Ben sussam o söylüyor.


22      Arada bir diyorlar,
23      "Dede tesbihin nerede?"
24      Yuttum diyorum,
25      Gülüyorlar...

   Şair bu şiirinde aslında öyle tesbih mesbih bahsetmiyor. Bahsettikleri çok ulvi, çok değerli, çok "ileri" olaylar. Şöyle ki iki nokta üst üste:

   1-4 arasında şari, tüm bir şiirdeki anlam bütünlüğüne uygun olarak, tasavvufta seyr-u sülûk olarak tabir edilen, dervişin intisabı sonrası kemale eriş basamaklarının ilkini gözümüzün önünde canlandırıyor.Zira iki nokta üst üste:

   Derviş, hocasına intisabında sorgusuz, sualsiz, şek ve şüphesiz olmalıdır. Hatta gasılhanede kendisini yıkaması için hocayı bekleyen ölü misali olmalıdır. Bu benzetme ile de intisab sonrası kendisine verilen günlük söylemleri bu teslimiyet ile yerine getirmelidir. Yerine getireceği söylemler pek tabi sayılı ve belirli bir sıra, disiplin içindedir.

   Bizim dervişimiz de seyr-u sülûk'unun ilk basamağında hocasının kendisine verdiği söylemleri tesbihi ile yerine getirir. 3 ve 4 de anlatılmak istenen, bu söylemleri yerine getirirken, insanın nefis ve hevası ile mücadelesinin son sürat devam ettiği, tesbihin her bir 100 lük devrinde rahatlama duyduğu (ki bu manevi bir rahatlıktır), fakat henüz işin başında olduğu için, şeytanın ve nefsin hilelerine yabancı olduğu ve bazen bu 2 etken tarafından etkilendiğidir.

   Cüneyd-i Bağdadi (ra) Hazretleri'ne "Üstad, bu kadar kemâle rağmen hala tesbihi elinizden düşürmezsiniz (yani artık zikir için tesbihe ihtiyacınız olmamasında, her halinizde zikir üzere olmanıza rağmen). Bu halin nedeni nedir?" diye sorulunca üstad (belki de biraz gülümseyerek) "Burada olmam bunun sayesindedir. Amacıma hasıl olunca bunca senelik arkadaşlığımı bitireyim mi?" diye cevap vermiştir. Bu söylenilenlere paralel olarak da şair 5-6 da bu konuya işaret etmiştir. Yani artık seyr-u sülûk'ta belirli mertebeye erişmiş ve dil ile söylediklerini kalbe indirmiştir yani tesbihi yutmuştur.

   7 de "köz" gibi terimi yanlış kullanılmış. Kor gibi, ateş gibi denilse belki daha uygundu.

   8-9 arasında anlatılanlar belki de tasavvufun en mahrem, en kişiye özel konularıdır. Zira bu, kişiye özel olup, dervişin basamkları teker teker çıkışı esnasındaki imtihanları, ve sıkıntılarıdır. Burada pek zor ve dervişi bir anda bulunduğu noktadan sıfır noktasına getirecek, vey tam tersi bir ulviliğe ulaştıracak sınamalar vardır. Şair bu mısralarda bu imtihanların zorluklarına işaret etmiştir.

   10-11 in yorumu siz okuyuculara bırakılmıştır :D (yapamadım demiyorum da)

   12-17 arasında artık dervişimiz işi kapmış, tesbihini sola saptırmış (tesbihi yuttuktan sonra sola sapması, söyleyeceklerini ağzından diline indirmesi demektir) ve kemale bir adım daha yaklaşmıştır. "Yerini bulmuş güvercin gibi" deyimi buradaki manevi huzurun açıklanması için yeterli bir cümle ollmuş. Ayrıca 16 da şiire farklı bir bakış açısı getirilmiş, öncelikle bir tutarsızlık olarak görünmesine rağmen tekrar okununca insanda okuduktan sonra hafif bir gülümseme bırakan bir faklılık olarak şiiri zenginleştirmiştir. 16 dan dolayı şairi ayrıca kutluyorum.

   18-21 arası artık herkesin diline pelesenk olan, konu hakkında an ufak bir fikir sahibi bile olmayan, ama aslen konuşmaya bile çekinilecek, bu konuyu öğrenmek için bir hayat adanan (bkz Prof. James Winston Morris) bir terimden bahsediliyor: fenafillah (Bu konuda konuşmak haddim olmadığından sadece şairin bu dizelerde söylemek istediklerini aktaracağım). Şair de dervişimizi fenafillaha eriştirmiş, "bendeki ben" ini yakıp bitirmiş ve artık tüm hal, hareket ve davranışları ile ilahi emre uygun ve Sünneti Resul ile birebir örtüşen şekilde hayat tarzına erişmiştir.

   22-25 de ise şair yine 16 daki gibi şiire zenginlik katmış ve dervişimizin bu halinin sadece kendi tarafından bilindiği, etrafındakilerin hala kendisini eski kendisi zannettiklerini anlatmıştır.

   Kimbilir belki Munib bey/hanım bu şerhi görür de bir de kendisi açıklama yapar...



5 yorum:

  1. Şahsen şiirden bu anlamları çıkarmam mümkün değildi. cümb bizi aydınlattı sağ olsun.

    YanıtlaSil
  2. al benden de o kadar.demek ki biz şiir okumuyoruz birader. şiir okumak da ayrı bir beceri işiymiş.

    YanıtlaSil
  3. efenim Nigâr-ı Gülizâr Âteş adlı eseri (tam adının bu 0lup 0lmadığını bile bilmiy0rum esasen) de bir ara şerh etseniz acep? merak etmekteyim.

    YanıtlaSil
  4. Ya buna tahlil mi deniy0du y0ksa?

    YanıtlaSil
  5. duramıyorum : Hımmmm. "I am the illimunaaaatiiii" diyesim geldi beah. Burası biraz enaniyet koktu :D

    acemi :
    Tecellayı cemâlinden habibim nev-bahar ateş
    Gül ateş, bülbül ateş, sünbül ateş hah u har ateş

    Şua-ı afitâbındır yakan bilcümle uşşakı
    Dil ateş, sine ateş hem dü çeşm-i eşkibar ateş

    Hayali şem-i ruyinle aceb mi yansa cân u dil?
    Nigârım gelde gör kalbimde ateş ah u zar ateş.

    Ümid-i afiyet besle mi bu cân yârdan hâşa
    Saçar oldukça gözden ol nigâr-ı gülizâr ateş.



    Esat Erbili Hazretleri'nin şiirini şerh etmek bize düşmez...

    YanıtlaSil

Bununla alakalı yazılar

Related Posts with Thumbnails