Nesimi''ye sorsalar ki yarin ilen hoş musun
Hoş olayım olmayayım o yar benim kime
Çok uzaklardan pek sevdiğim bir kardeşimin benimle paylaştığı bir şiir de aşk adına zannederim pek çok şey anlatır. Zamanımızda Elif Şafak'ın anlattığı bidayet anlamında"aşk", pek önceleri -hem ilmi,fikri hem de ruhani olarak- nihayet ini görmüş (tek bakınız vermek gerekirse - bkz: Hallac) hem bir isyan olup insanı öldüren, hem bir nimet olup insanı olduran acayip bi şeydir kısacası.
Okumakla olsaydı, zannederim tüm meslekler, o meslek ile alakalı birkaç kitabı okuyacak kadar bir süre uzunluğunda olurdu herkes için. Örneğin doktorluk için bir kaç sene, mühendislik için bir kaç ay, mimarlık için yine bir kaç ay...Şimdi okumakla olmayacağını söylemek abesle iştigal olacağından (buradan Elif hanıma da çamur atmadan) işin künhüne vakıf bu kardeşimin şiirini sizlere sunarım...
Ayrıca buradan Elif Hanıma da saygılar...
Hüzün...
Hüzünlü ve güzel
Göz yaşlarında saklanan gülücükler gibi
Kafesleri kaldiran ipek bir perde
Hasretliğe yaren, can yoldaşı
Fersiz gözlerin dermani
Sadasiz kulakların fermanı
Sevginin tazecik pamuk tohumu
Ağlar mi hüzün, hıçkırarak?
Yoksa susar mi ağlayarak?
Hasret midir acep sevince?
Yoksa tutsak mıdır sevgiye?
Belki bir ummandır katreler ona hayran...
Ref refidir gönüllerin, semaya uzanan
Ağla gönül, belki duyulur sessiz sesin
Feryadın erişir tabutuna, ıslanır kefenin
Toprağa sarılmış soğuk beden, çok mu geç nedamet?
Biçarelerin demi, sultanların sultanı ey üstazım medet, medet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder